Uzmanlar, bir aile hastalığı olarak kabul edilen Alzheimer’da, hastalığın ilerlemesi ve hastanın çoğu yaşamsal faaliyetlerinde bir diğerine ihtiyaç duyması nedeniyle hastaların bakım verene tamamen bağımlı hale geldiğini belirterek, bu durumun da bakım verende çoğu zaman tükenmişlik ve depresyonla sonuçlandığını söyledi.
İSTANBUL (İGFA) - Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Alzheimer’ın Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından küresel bir halk sağlığı sorunu olarak ifade edildiğini söyledi.
55 milyondan fazla kişinin etkilendiği bilinen ve nöropsikiyatrik bir hastalık olarak tanımlanan Alzheimer hastalığının görülme sıklığının 65 yaş ve üzeri grupta daha da artığına dikkat çeken Doğan, günümüzde erken yaşlarda görülen tanılarda da artış olduğunu belirtti.
TÜRKİYE’NİN 2050 YILINDA 4. SIRADA YER ALMASI BEKLENİYOR
Alzheimer alanında çalışmalar yapan ve projeler yürüten Doğan, Alzheimer hastalığının geleceğine ilişkin özellikle bakım probleminin ciddi düzeylerde olduğu bilinen Alzheimer’la ilgili, DSÖ’nün verilerine göre dünya çapındaki ülkelerin sadece dörtte birinin hastayı ve ailesini desteklemek için ulusal bir stratejisi bulunduğunu belirterek, "Bununla birlikte Dünya Alzheimer Raporuna (2022) göre, Türkiye’nin 2050 yılında hastalığa sahip olan ülkeler arasında 4. sırada yer alması bekleniyor. Özellikle giderek artmakta olan yaşlı nüfusa sahip ülkemiz için ivedi olarak önlem ve koruyucu müdahaleler geliştirmek, hasta yakınları ve bakım verenleri önceliklendirmek önem arz ediyor" dedi.
ALZHEİMER HASTALIĞI BİR AİLE HASTALIĞI OLARAK KABUL EDİLİYOR
İdil Arasan Doğan, Alzheimer hastalığının bir aile hastalığı olarak kabul edildiğini kaydetti.
“Hastalığın ilerlemesi ve hastanın çoğu yaşamsal faaliyetlerinde bir diğerine ihtiyaç duyması ile birlikte, hastalar süreç içerisinde bakım verene tamamen bağımlı hale geliyor" diyen Doğan, "Bu nedenle Alzheimer hastalığında bakım veren ‘gerçek karar verici’ anlamını taşıyor. İçinde ağır bir bakım verme süreci ve bakım yükünü barındıran Alzheimer hastalığında sürecin psikolojik açıdan yönetilememesi, hasta ve bakım veren ilişkisine olumsuz yansıyor, değişen roller neticesinde de ilişkide çatışmalara neden oluyor. Ve bu durum da bakım verende çoğu zaman tükenmişlik ve depresyonla sonuçlanıyor" dedi.
Alzheimer hastalığının; bilişsel işlevlerde gerileme, günlük yaşam aktivitelerinde azalma ve davranışsal değişiklikler ile kendini gösterdiğini anlatan Doğan, “Erken dönemlerden itibaren yaşam kalitesi ve günlük yaşam aktivitelerine uyum oldukça belirleyici olarak görülüyor. Bu bağlamda hastaların zihinsel, psikomotor, fiziksel ve sanat/müzik aktiviteleri ile desteklenmesi oldukça değerli. Özellikle ev işlerine yardım isteyerek dahil etmek, günlük ihtiyaç listesinin hazırlanması, yürüyüş yapılması, sevdiği müziğin dinletilmesi ve bitki bakımı uygulanabilir.” diye konuştu.
Öğr. Gör. İdil Arasan Doğan, Alzheimer hastalığında zaman içinde bulunulan ortam ve durumlara yabancılaşmanın görülmesi, yürüyüşte denge problemlerinin oluşmasının oldukça yüksek bir ihtimal olduğunu da anlattı. Alzheimer hastalığında en zor sürecin davranışsal belirtilerin karşılanma süreci olduğunu ifade eden Doğan, “Bu belirtiler fiziksel/sözel şiddet, ajitasyon (bir kişinin, kendisi ya da yakın çevresinin güvenliğini tehlikeye sokan her türlü sesli, sözlü ve/veya motor davranışlar), disinhibisyon (kontrol azalması ya da kaybolması), sürekli dolaşma ya da uygunsuz davranışlar şeklinde görülebiliyor. Bakım verenleri en çok zorlayan süreçler bu yaşantılar olarak ifade edilebilir.” dedi.
Yorum Yazın